“Klinik Psikolojiyi Nereden Bileyim?”
Klinik Psikoloji Stajı / Kürşad İnanç
B: Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
K: Tabii ki. Ben Kürşad İnanç. Üsküdar Üniversitesi Psikoloji bölümü
mezunuyum. 2020 yılında mezun oldum. Lisans dönemimde ben de sizler
gibi bir TPÖÇG’lüydüm. 3 farklı ekipte çalıştım. Temsilcilik, MBFP ekibi ve
sonrasında MBFP ekip liderliği görevlerini yaptım. Bu süreçte şanslı
olduğumu düşünüyorum çünkü TPÖÇG gibi bir toplulukta bulunmuş olmak
hem sosyal anlamda hem de etkinlikler ve eğitimler anlamında bana çok
fazla şey kattı. Onun dışında şu an yüksek lisans yapıyorum. Yine Üsküdar
Üniversitesinde Klinik Psikoloji yüksek lisansına devam ediyorum. Ocak
ayında da mezun olup uzmanlığımı almış olacağım. Şuanda AçıkBeyin
Eğitim ve Danışmanlık’ta Neurofeedback uzmanı ve Psikolog olarak
çalışıyorum. Kısaca kendimden bu şekilde bahsedebilirim.
B: Klinik Psikoloji alt alanından bize kısaca bahsedebilir misiniz? Sizin
bu alanda staj yapma sebebiniz neydi?
K: İkinci sorudan başlayayım. Öncelikle şuana kadar birçok alanda staj
yaptım. Pek çok kişi de böyle yapmıştır. Tüm bu stajlara rağmen kendimi
tam olarak tanımlayamıyordum. Klinik alanında ilerleyip ilerlememe
konusunda da kararsızdım. O yüzden de okulumun sunduğu staj fırsatını
değerlendirdim. Staj yapmamın asıl sebebi aslında bu alana uygun muyum,
değil miyim, bu alanı istiyor muyum gibi sorulara yanıt bulmaktı. Klinik
Psikoloji alt alanından bahsedecek olursam eğer; kişinin duygusal, zihinsel,
davranışsal birtakım problemlerinin psikoterapi teknikleri kullanılarak çözüm sağlaması diyebiliriz. Ancak bu konuda genelde kaçırdığımız önemli
bir nokta var. Biz hep bir problemi çözelim, bir bozukluğu tamir edelim veya düzeltelim gibi bakıyoruz. Ancak klinik psikolojinin önleyicilik ve koruyuculuk ile ilgili önemli işlevini hiç konuşmuyoruz. Bu yüzden klinik psikoloji alt alanını kişilerin davranışsal bozuklukları üzerine çalışmak, duygusal ve sosyal işlevselliklerini tekrar kazanmalarını sağlamak ve önleyici/koruyucu görevlerini kapsayacak şekilde tanımlayabiliriz.
B: Stajınızı nerede yaptınız? Staj bulma süreciniz boyunca neler
yaşadınız? Bize biraz bu süreçten bahsedebilir misiniz?
K: Stajımı ben Üsküdar Üniversitesinin NP İstabul hastanesinde yaptım.
Açıkçası staj bulmam hem kolay hem de zor oldu. Lisansımın son
dönemlerinde böyle bir fırsatın olduğunu bir arkadaşımdan duymuştum.
Resmi olarak okulumuzun direkt bize “Bakın burada şöyle bir staj yapabilirsiniz” gibi bir durumu söz konusu değildi. Orada bir hocam yanında hem stajyer olarak hem de yetiştirme amacıyla lisans ve yüksek lisans öğrencilerini kabul ediyormuş. Benim de bulmam biraz tesadüf oldu
dediğim gibi. Bir arkadaşım aracılığıyla oraya gittim. Kolay olan yanı da ben
Üsküdar Üniversitesi’nde okuduğum için orada staj yapmak için herhangi bir belge vermeden ya da sigorta işleri ile uğraşmadan doğrudan kabul almam oldu.
B: Bu alanda staj yapmak isteyenlere neler önerirsiniz? Staj süreci
boyunca bu alanda kendini geliştirmek isteyenlere ekstra olarak
verebileceğiniz tavsiyeler var mıdır?
K: Yani en büyük önerim bir yerin staj imkanı açmasını kesinlikle
beklememeleri olur. Gerçekten bir hastanede gördüğünüz veya bildiğiniz bir klinik psikolog, psikiyatrist varsa ya da bunun eğitimlerini veren birtakım yol göstericiler varsa mesela “x” psikoterapi eğitimi ya da “y” hocasının verdiği test eğitimi olabilir. İşte bu hocalara veya kurumlara kesinlikle mail atmalarını öneririm çünkü gerçekten nereden neyin gelebileceğini hiç bilemiyorsunuz ve çok tesadüfi biçimde oluyor bu işler. Dediğim gibi ben de bir arkadaşımdan öğrenmiştim. O gün o arkadaşımla orada oturmasaydım 2.5 yıl kadar böyle bir staj imkanı bulamayacaktım belki de. Neredeyse 500 saate yakın bir psikoterapi geçmişim olmuş oldu henüz yüksek lisansıma devam ediyorken. Şuan OKB alanında eğitimlerimi aldım ama almamış olsaydım bile OKB alanında zaten bir ekole, bir bakış açısına sahip olarak mezun oluyorum. Bu çok önemli bir şey o yüzden mail atmaktan hiç çekinmeyin. Network oluşturun. Linkedln kullanıyorsanız, ki kullanın bu da çok önemli, bağlantılarınızı kurun. Oradan asistanlıklar çıkıyor, danışmanlık şirketleri aramaları veya ofis düzenlemesi yapmaları için ilanlar açıyorlar. O ilanları da bence göz ardı etmeyin. Oralardan gelen ve oralardan yetişen arkadaşlarım da aynı şekilde var çünkü orada birçok klinik psikologla tanışıyorsunuz. Oradaki klinik psikologlar size deneyim aktarımı yapıyorlar ki en önemlisi en değerlisi de bu bana kalırsa. Çünkü klinik psikoloji alanına aslında bir usta-çırak ilişkisi de denilebilir. Bir ustanız olacak. O size sürekli yol gösterici olur ve size yol gösterirse siz de bu konuda daha net araştırmalar yapabilirsiniz. Yoksa aynı benim de yaşadığım gibi bir denizin ortasında kaybolmuş gibi hissediyorsunuz. Alınacak milyon tane eğitim var, okunacak çok fazla kitap var ama ben bunlara nereden başlayacağım diye soruyorsunuz. Mesela ben davranışçı ekolde yoğun çalıştım. Bilişsel davranışçı terapi eğitimi aldım. Bu konuda şuan gözüm kapalı bir şekilde okuduğum zaman anlayabiliyorum veya kitap seçebiliyorum. O yüzden en büyük önerim önce hocalarla ya da alanda çalışan kişilerle iletişim kurun, neresi olduğu hiç önemli değil. Bunun dışında eksik yönlerinizi çok iyi tanımaya çalışın, eğer tanıyamıyorsanız bir psikoterapi desteği alın. Bunun için bir işlev kaybınızın olmasına gerek yok. Avrupa’daki bazı üniversitelerin Yüksek Lisans kabul şartlarında bu var. Türkiye’de birkaç üniversitede de böyle olduğunu duymuştum. Kişinin kendi psikoterapi sürecinden geçmesi çok önem arz ediyor. Danışan koltuğunda oturmak bir terapist koltuğunda oturmaktan çok daha farklı bir duygu. Doğrudan orada oturmaya başladığınızda zaten görebiliyorsunuz birçok şeyi. O terapistin size olan yaklaşımını veya neden sıcak hissettiğinizi çözümlemeye çalışıyorsunuz. Ya da o an söylediği bir şeyin, o an sorduğu bir sorunun ne kadar değerli olduğunu o koltukta oturduğunuzda anlıyorsunuz. Bir bireyin iç görüsü güçlüyse eğer kendi güçlü yönlerini görebilir evet ama eğer bunu yapamıyorsa kişiler okullarının danışmanlık hizmetinden bile yararlanabilirler. Maddi imkanları el veriyorsa bir psikoterapistle de
görüşebilirler. Sizlere ikinci en büyük önerim sanırım kesinlikle bu olur.
Cidden insanın bu alanda kendini tanımasından daha önemli bir şey
olmadığını düşünüyorum.
B: Stajdan önce ve sonra Klinik Psikolojiye olan bakış açınız nasıl bir
değişim gösterdi?
K: Aslında benim için büyük bir değişim vardı. Dediğim gibi klinik psikoloji
düşünmüyordum. Klinik Psikolog olmak gibi bir hedefim yoktu. Hep daha
farklı alanlarda çalışabileceğimi düşünüyordum. Şöyle büyük bir değişim
oldu. Öncelikle psikolog deyince akla gelen Klinik Psikolog tanımı ile staja
girdiğimde yaptığım işin birbirinden daha farklı olduğunu gördüm. Şöyle
açabilirim bu konuyu. Öncelikle bir danışan karşınıza oturduğunda ya da bir danışanın seans özetini veya transkriptini okuyorsanız oradaki girişi,
gelişmeyi, sonucu ve seans akışını tıpkı bir dedektif gibi çalıştığınızı, aslında bir şeyi bulmaya çalıştığınızı görüyorsunuz. Ben sadece bir şeyleri çözmek
olarak bakıyordum. Tam tersi aslında kişinin iyi yönlerini görüp bunların
daha da güçlenmesini sağlamak amacıyla da çok güzel çalışıldığını gördüm.
O yüzden başlangıçta kendimi buna hiç uygun görmüyordum ve çok
önyargılıydım. Girdikten sonra en büyük değişimim herkesin bir noktada
buna uygun yanlarının olduğuydu. Sadece ve sadece bunu çok iyi analiz
etmenin ve kendinizi çok iyi tanımanız gerektiğinin farkına vardım
diyebilirim. Kısacası aslında kendimi keşfetmek anlamında
bir yol oldu benimkisi Klinik psikoloji stajı için.
B: Klinik Psikoloji stajı yaparken unutamadığınız bir anınız oldu mu?
Olduysa bize biraz bahsedebilir misiniz?
K: Danışanları hoca yüksek lisansa veya kaçıncı sınıfta olduğunuza bağlı
olarak veya oraya ne kadar gittiğinize bağlı olarak sizlere veriyordu. Ben
saat 12.00-18.00 arası hep orada oluyordum. Orada bizim bir stajyer odamız vardı. Hocamız danışanlarıyla görüştükten sonra ayrıca bir de bizimle
görüşmeleri için onlara bizim bilgilerimizi verirdi. Genellikle davranışçı
çalışmalar yaptığımız için çalışmak kolaydı diyebilirim. Orada asıl
öğrendiğimiz şey terapötik ilişki kurabilmek ve seans akışına göre güzel soruları sorabilmekti. Seans sonlarında hocaya rapor veriyorduk veya neyin
nasıl olup olmadığını söylüyorduk, o da bize bir sonrakinde ne yapmamız
gerektiğini söylüyordu. Anlık olarak takip edebildiği için danışanın sürecine
de olumlu katkı sağlıyordu. Normalde hocayla haftada bir veya iki haftada
bir görüşebilecekken, biz haftada belki de üç kere görüşüp danışanın
takıntıları üzerine çalışabiliyorduk. Bu konuda unutamadığım şeylerden birisi şu mesela aslında az önceki sorulardan birine cevap da olabilir. Etik
değerlerin ne kadar önemli olduğunun çok iyi farkına vardığım ve
unutamadığım bir şey olmuştu. Bir danışan ile bir yıla yakın çalışıyorsunuz,
yaşça sizi küçük olarak görüyor. İlk etapta danışanla arama o sınırı koyacak
tecrübem yoktu doğal olarak. Bir noktadan sonra bir abi kardeş ilişkisine
dönmeye başladığını fark ettim. Kendisi sürekli bana stajımda yardımcı
oluyormuş gibi bir role bürünmeye başlamıştı. Unutamadığım bir anı olarak bunu söyleyebilirim. Aslında terapötik ilişki kurmanın ne kadar önemli olduğunu ve aynı zamanda ne kadar hassas dengelere sahip olduğunu görmüştüm. O danışanımı ve tüm seansları unutabileceğimi sanmıyorum. Gerçekten terapötik ilişkinin, kapıdan giriş anından itibaren ne kadar önemli olduğunu gördüğüm ve unutamadığım bir anım oldu.
Bir cevap yazın